T.C. YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/4759 - K. 2017/3687 - T. 30.10.2017
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen
tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde
verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup
düşünüldü:
KARAR : Dava, iş bedelinin tahsili istemiyle başlatılan
takip sebebiyle borçlu olmadığının tespitine dair olup, mahkemece davanın
reddine dair verilen hüküm, davacı vekilince temyiz olunmuştur.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkili hakkında davalı
tarafından başlatılan icra takibinin kesinleştirildiğini, takibe konu borç ile
ilgisinin bulunmadığını, ... ... İlçesi ... Mahallesi ... parselde bulunan bina
üzerine inşaat yapılmak üzere ... arasında Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi
yapıldığını, inşaatın bu kişi tarafından daha sonra ...-... Ltd. Şti.'ye
devredildiğini, buna dair 11.02.2014 tarihli ihtarnamenin müvekkiline
gönderildiğini, takibin haksız ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek takibin
iptâli ile %40 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini
istemiştir.
Davalı vekili ise, davanın reddini dilemiş, mahkemece,
davacının taşınmazın mali olduğu, dava dışı müteahhit arasında kat karşılığı
inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin ise işin elektrik projesi işi
ve teknik uygulama sorumluluğunu üstlendiğini, takibin de itiraz edilmeksizin
kesinleştiğini, davacının sorumlu olduğu anlaşıldığından bahisle davanın
reddine karar verilmiştir.
Dava, TBK 470 vd. maddelerde düzenlenen ve konusu elektrik
projesi işi ve TUS sorumlusu olduğu belirtilen eser sözleşmesine dayalı olarak
iş bedelinin ödenmediği iddiasıyla yapılan takibe sebebiyle borçlu olmadığının
tespitine ilişkindir.
Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı
değildir. Sözleşmenin kurulması için
yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr
edildiği takdirde yazılı delille ispata dair kuralların gözetilmesi gerekir. 6100
Sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri,
değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan
hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibin beşyüz
Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri
ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir sebeple ikibin beşyüz Türk lirasından
aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin
varlığını ortaya koyan davalının veya Onun adına hareket eden kişinin imzasını
taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı
mümkündür. Delil olarak dayanılmış ise ticari defter kayıtları ile ve
ayrıca yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ikrar,
yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir. Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200.
maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık
dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz.
Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye
göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa
tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen
ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren
ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya
gönderilmiş belgedir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte
somut olay değerlendirildiğinde; davalı
faturaya dayalı icra takibi yapmış ve itiraz üzerine de dava açmış olup
taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı gibi diğer kesin delillerle de
akdî ilişki ispatlanamamıştır. Alacak miktarına göre akdî ilişkinin tanıkla
ispatlanması mümkün olmadığı gibi davacının açık rızası ve delil başlangıcı
niteliğinde belge de bulunmadığından tanık beyanlarına dayalı olarak akdî
ilişkinin varlığı ispatlanamaz. Bu durumda davacıya husumet yöneltilmesini
mümkün kılan sözleşme ilişkisi kanıtlanmamış olduğundan davanın kabulüne ve davalının
kötüniyetli olduğunun kanıtlanamadığından kötüniyet tazminatı isteminin
reddine, karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru
olmamış, kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı sebeplerle davalı vekilinin temyiz
itirazlarının kabulüyle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödenen
temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, karara
karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine
30.10.2017
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.