23 Mart 2018 Cuma

ŞİFAİ SÖZLEŞMENİN İSPATI HUSUSUNDA EMSAL YARGITAY KARARI



T.C. YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/4759 - K. 2017/3687 - T. 30.10.2017

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava, iş bedelinin tahsili istemiyle başlatılan takip sebebiyle borçlu olmadığının tespitine dair olup, mahkemece davanın reddine dair verilen hüküm, davacı vekilince temyiz olunmuştur.

Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkili hakkında davalı tarafından başlatılan icra takibinin kesinleştirildiğini, takibe konu borç ile ilgisinin bulunmadığını, ... ... İlçesi ... Mahallesi ... parselde bulunan bina üzerine inşaat yapılmak üzere ... arasında Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yapıldığını, inşaatın bu kişi tarafından daha sonra ...-... Ltd. Şti.'ye devredildiğini, buna dair 11.02.2014 tarihli ihtarnamenin müvekkiline gönderildiğini, takibin haksız ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek takibin iptâli ile %40 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili ise, davanın reddini dilemiş, mahkemece, davacının taşınmazın mali olduğu, dava dışı müteahhit arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin ise işin elektrik projesi işi ve teknik uygulama sorumluluğunu üstlendiğini, takibin de itiraz edilmeksizin kesinleştiğini, davacının sorumlu olduğu anlaşıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.

Dava, TBK 470 vd. maddelerde düzenlenen ve konusu elektrik projesi işi ve TUS sorumlusu olduğu belirtilen eser sözleşmesine dayalı olarak iş bedelinin ödenmediği iddiasıyla yapılan takibe sebebiyle borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.

Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata dair kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 Sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibin beşyüz Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir sebeple ikibin beşyüz Türk lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya Onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Delil olarak dayanılmış ise ticari defter kayıtları ile ve ayrıca yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ikrar, yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir. Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davalı faturaya dayalı icra takibi yapmış ve itiraz üzerine de dava açmış olup taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı gibi diğer kesin delillerle de akdî ilişki ispatlanamamıştır. Alacak miktarına göre akdî ilişkinin tanıkla ispatlanması mümkün olmadığı gibi davacının açık rızası ve delil başlangıcı niteliğinde belge de bulunmadığından tanık beyanlarına dayalı olarak akdî ilişkinin varlığı ispatlanamaz. Bu durumda davacıya husumet yöneltilmesini mümkün kılan sözleşme ilişkisi kanıtlanmamış olduğundan davanın kabulüne ve davalının kötüniyetli olduğunun kanıtlanamadığından kötüniyet tazminatı isteminin reddine, karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda yazılı sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 30.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.